Saksının Dibine Yumurta Koydu. 6 Hafta Sonra Olanlara Bakın

yumurta

Yumurta kabuklarının içerdikleri kalsiyum ve diğer mineraller sayesinde toprağı beslediğini biliyorsunuzdur. Muhtemelen duymadığınız şey de yumurtanın tamamını toprağa bırakmak. Toprağın altına bırakacağınız çiğ yumurta kabuğu sayesinde hem mineral kaynağı olacak hem de yumurtanın içindekiler bitkinizin kökünün çürümesini engelleyecek.

Bitkinizi dikeceğiniz yeri seçin. Yumurtanızı toprağa koyun ve üzerine toprak serpin. Yumurtanız çürümeye başladıkça, toprak mineral dolacak.

Birçok kişi bunu denedi ve olumlu sonuç aldı. Profesyonel bahçivanların yumurta haricinde muz ile de bunu yaptığı biliniyor. Hemen deneyin.

Denedikten sonra doğa anaya güvenin.

Size tavsiyem son kullanma tarihi geçmiş yumurtaları kullanmanız. Böylelikle yumurtanızı israf etmiş olmayacaksınız. Yukarıdaki yöntemi bahçenizde denemeye hazır mısınız?

Bahçeyle uğraşan arkadaşlarınız varsa yazıyı onlarla paylaşmayı ihmal etmeyin.

İZİN YOLUN’DA YOLCULUK KEYFİNİN KESİLMEDİĞİ BİR DÜNYA

Haluk Yeşilbayraktar - Fedai Çakır

Yaz aylarının gelmesi ile Avrupa’da yaşayan Türkler memleketlerine araçları ile yola çıkmaya başladırlar. Yollarda yaşanan kaza ve arızlar konusunda bir çok alternatif var. Türkiye için de geçirilecek uzun tatil döneminde araç arızası, yapılan büyük yada küçük kazaların bertaraf çoğu zaman vatandaşlar için sıkıntılı ve maddi kayıpları çok olan kötü sonuçlar doğuruyor.

Haber: Fedai Çakır / İstanbul

 

Yolculuk keyfinin Kesilmediği Bir Dünya” sloganı ile hizmet veren HOMER Auto Service  yılların verdiği tecrübe ve yaygın servis ağı ile gümrük kapısından Türkiye’ye adım attığınız andan itibaren sizlerle.

Sizler için bu kurumsal firmanın kapısını çaldık. Nasıl çalışıyorlar gerçekten de iddia ettikleri kadar yaygın servis ağı, yüzde yüz müşteri memnuniyeti var mı? gözlerimizle görmek istedik.

Bizleri şirket kurucusu ve genel müdürü Haluk Yeşilbayraktar karşıladı ve şirketin daha doğrusu HOMER Servislerinin nasıl bu kadar hızlı hareket ettiğini operasyon merkezinde gördük.

Hemen belirtmekte fayda var, HOMER,  ADAC, APRIL gibi güvenlik sigorta sistemleri veya onların Türkiye temsilcileri ile ilişkili olarak çalışmaktadır.

Aracınız arızalandı veya hasarlandı ve bir tamir yapılacak ise işte HOMER merkezine e bir telefon yada internet uygulaması ile ulaşabiliyorsunuz. HOMER merkez sizi dinliyor ve en yakın servisi size yönlendiriyor veya aracınızı servise çekilmesini veya götürmenizi organize ediyor. Aracınızın gerekli tamiri gelen HOMER servis tarafından merkeze bildiriliyor ve işçilik ücretlendirmesi tüm Türkiye’de standart. Ayrıca ihtiyaç duyulan yedek parça da merkezi olarak ve çok yüksek iskontolar ile ve tüm alternatifleri ile fiyatlanıyor. Yani keyfi keder ücretlendirme asla bu sistemde mevcut değil. Sigorta kapsamında iseniz hiçbir ücret vermeden yolculuğunuza devam edebiliyorsunuz ve bunlar çok kısa zaman için de çözüme ulaştırılıyor. Her türlü işçilik ve yedek parça ücretlendirmesi merkez tarafından yapılıyor. Ve araç kullanıcısının onayına anlık olarak sunuluyor.

Türkiye’de yaşayan biri olarak çekici ücretini duyduğum da şaşırmadım dersem yalan olur. İstanbul için de birkaç km’lik yere çekici çağırsanız en az 150 – 200 TL paranızı alır. Homer Servisleri bu hizmeti Türkiye’nin her noktasın da 40 km’ye kadar 70 ile 90 TL arası vermekteler.  Yol uzunsa da km başına 1 TL ek ücret talep ediyorlar.  Hiç çekinmeden 0 (850) 433 02 20’ye  alo diyebilirsiniz.

Akıllı telefon kullanmada iyiyseniz birde akıllı telefonunuz var ise şirketin yeni hizmete soktuğu HOMER APLİKASYONU indirip plakanızı kayıt etmenizi öneririz. (HOMER APLİKASYONU http://homerservisler.com/index.html indirebilirsiniz.) Bunu yaparsanız arıza yada kaza anında bir dokunma ile aracınızın ve kendinizin bulunduğunuz yeri şirket merkezine nokta olarak bildiriyorsunuz. 24 saat hizmet veren çağrı merkezi anında sizi arıyor ve hizmet hemen başlıyor. Gerekli durumlarda sizlere araç desteği de verilmektedir.

HOMER APLİKASYONU

Son bir konuda da Avrupa’dan Türkiye’ye gelirken, Romanya, Bulgaristan gibi başka ülkede kaza yapıp memleketimde tamir ettiririm diyenlerin tamir mafyasının eline de düşmemesi konunda uyarmakta fayda var. Daha siz ülkeye girmeden sizin aracınızın kazalı olduğunu bilen bu kişilere gümrük kapılarında sizi karşılayıp tamir konusunda yardımcı olabileceklerini söylemekteler. Yaptıkları bu teklifleri araştırmadan kabul etmeyin. Bir çok vatandaşımızın bu konuda mağdur olduğu gelen haberler arasındadır.

Homer Servisinde yaptırdığınız bir hizmeti beğenmediyseniz bu şirket merkezi altında garanti altındadır, köyünüze, doğduğunuz topraklara ulaştığınızda size en yakın Homer Servisten gidip hiçbir ücret vermeden yeniden bu hizmeti alabilirsiniz.

Onarım ihtiyacı olduğundan itibaren araç sürücünsün memnuniyetinin sağlandığı ana kadar HOMER sizin ile olur. Ve tüm onarım, yedek parça, yol yardım ve diğer aşamalarda ki uygulamaların tek bir kurumsal muhatapla tamamlanmaktadır. Yüzde yüz müşteri güler yüzle aracını alır gider.

 

 

Hayvanlardan intikam almak…

timsah saldırısı

Kaptan Paul Watson

İki yaşında bir çocuk bir timsah tarafından Florida bataklarına sürüklenerek öldürülüyor.

Buna verilen yanıt, çevrede bulunan her timsahın öldürülmesi oluyor. Şu ana dek çocuğu öldüren timsahın bir türlü tespit edilememesi sebebiyle 5 timsah öldürüldü.

Dört yaşında bir çocuk bir hayvanat bahçesindeki goril alanına düşüyor. Goril çocuğa zarar vermiyor, ama bir önlem olarak goril öldürülüyor.

Büyük bir ayı bir avcıyı öldürüyor ama işlediği “suç” sebebiyle katlediliyor.

Balık avlayan bir kadın bir köpekbalığı tarafından öldürülüyor. Batı Avustralya hükümeti anında nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan  köpek balığı türlerini tamamen yok etme politikası başlatıyor.

İnsanların yönettiği bir dünyada hayvanlar aslında farkındalık sahibi ve bilinçli oldukları gerçeği göz edilerek köleleştiriliyor, katlediliyor, işkenceye uğruyor, istismar ediliyor ve aynen bir nesne, eşya muamelesi görüyor.

Hayvan yaşamının bizim atfettiğimiz değer dışında hiçbir değeri yok.

İnsanlar hayvanların zekâ sahibi ya da his ve duyguları olan canlılar olduğu gerçeğini kabul etmeyi reddediyor, bu iddiamıza rağmen hayvanları yaptıklarından sorumlu tutuyoruz.

İki yaşında bir çocuğun öldürülmesi insanlar için elbette bir trajedi, ama timsahlardan öç almanın ne gibi bir sonucu olmasını umuyoruz ki? Çocuk ne yazık ki ölmüş. Timsah timsahlar ne yaparsa onu yaptı, o kadar. Buna karşılık olarak beş timsah öldürmek hem mantıksızlık, hem de bir hayvanın insanların “üstünlüğü”nü kabul etmemesine gösterilen korkunç bir öfkenin ifadesi aslında.

Biz insanlar kendimizi hem özel hem de sıradışı, bütün öteki hayvanlardan daha iyi, sınırsız bir ayrıcalık ve yetki sahibi canlılar olarak görüyoruz.

Kendimizi bütün hayvanların üstünde “üstün tür” olarak tanımladığımız için bütün insanlar aslında bir Nazi.

Her yıl 65 milyar kara hayvanı, çok daha fazla sayıda balık öldürüyor; on milyonlarca yaban hayvanını katlediyor, laboratuarlarda milyonlarca hayvana işkence ediyor, milyonlarca hayvanı kafeslerde ve su tanklarında köleleştiriyor, binlerce metre karelik yaşam alanlarını yok ediyoruz ama aramızdan birisi genellikle kendi aptallığımız yüzünden  öldürülünce korkunç ve şiddetli bir öfkeye kapılıyoruz.

Çoğu insanın zihninde hayvanların hürmet göstermemiz gereken hiçbir hakkı yoktur. Biz hayvanların sahibiyiz, onları biz yönetiyoruz ve onlar üzerinde gaddar ve ölümcül bir hakimiyet sürdürüyoruz; durum böyle olduğu için hayvanların acı çekebildiği, akıl yürütüp düşünebildikleri ve öz farkındalık sahibi his ve duyguları olan canlılar olduğu gerçeğini hiçbir biçimde kabul etmek zorunda değiliz. İnsanmerkezci hakimiyetimizi meşrulaştırmak için bunların hepsini reddediyoruz.

Bir timsah, köpekbalığı ya da ayı tarafından öldürülmek bir yıldırım çarpması, sörf yaparken ölmek ya da başımıza bir Hindistan cevizi düşmesinden farklı değil. Bu trajik şeyler ne yazık ki yaşanıyor ama akıl dışı bir şekilde, eylemi yapan veya buna sebep olan şey his ve duyguları olan bir canlıysa o zaman korkunç bir öfkeye kapılıyoruz ve öç almak istiyoruz. Hindistan cevizi ağacını kesmiyoruz ama köpekbalığını katlediyoruz.

Kuralların ne olduğunu anlayamasalar da hayvanların boyun eğmek zorunda oluğu kuralları koyanlar biziz.

Hayvanların bizim saygı göstermemiz gereken hakları yok; ama biz her ne kadar bunu kavrayacak türden ahlaki ya da etik temelleri olmadığını söylesek de hayvanlar insan yaşamına ve insanların mülküne saygı göstermek zorundalar.

Kaç bebek timsahlar tarafından öldürülüyor, kaç insan köpek balıkları tarafından öldürülüyor, kaç tanesi ayılar tarafından katlediliyor? Pek fazla değil, ve gorilleri düşünürsek tek bir insan bile bugüne dek ölmedi.

Öte yandan insanlar milyonlarca insanı katlediyor. Milyonlarca  insan araba, uçak, gemi ve diğer insan yapımı araçların/nesnelerin dahil olduğu kazalarda ölüyor. Yaban hayvanların öldürdüğü avcı sayısı avcıların öldürdüğü avcı sayısının yanında bir hiç.

Evet, bazı masum insanlar gerçekten de hayvanlar tarafından öldürülüyor, ama on milyonlarca masum hayvan insanlar tarafından öldürülüyor.

Her gün denize iki yüz milyon insan giriyor, köpekbalıkları ise yılda ortalama yedi insan öldürüyor. Eğer köpekbalıkları kasıtlı olarak insanları öldürseydi bu sayı binlerle ifade edilirdi. Köpek balığı vakaları hem nadir hem de kazara olan olaylar ; oysa insanlar her yıl 70 milyondan fazla köpek balığı öldürüyor. Bu sayı her yıl Fransa nüfusunun öldürülmesine denk bir sayı.

Hayvan saldırılarının bir çok kurbanı her zaman masum da değil aslında. Bir aslan ya da fil, ayı ya da yaban domuzu tarafından öldürülen bir avcının masum olduğunu söyleyemeyiz. Bir matador, zıpkınla avlanan insanlar ve hatta bir Orka eğitmeni de öyle.

Buna rağmen, her vakada insanlar hayvanı suçluyor; matador ya da çocuk olsun farketmiyor; burada mantıksız bir öfkenin hakim olduğunu görebiliriz. Verilen tepki kurbanın masum ya da suçlu olmasına bakmadan hep aynı. İnsan her zaman haklı, hayvan her zaman haksız; çünkü her durumda hayvan, koşulların ne  olduğu göz önüne alınmaksızın bütün insanlardan daha aşağı kabul ediliyor.

Ayrıca insanların bazı hayvanlara çok özel bir düşkünlüğü var. İnsanlar bir köpeğin filmlerde öldürülmesine büyük bir öfke duyuyor ama bu ay örneğin Yılan köpek eti festivalinde yüzlerce köpeğin canlı canlı haşlanmasına ve yakılmasını durdurmak için yapılan protestolarda varlık gösteremiyor. Atlarımızı ancak bacaklarını kırana dek seviyoruz, ardından kafalarına sıkıyoruz. Kedi ve köpeklerimizi seviyor, inek ve domuzları yiyor ve birisi alenen görünen çelişkiyi ifade edecek olsa kibir ve öfkeyle kendimizi savunmaya geçiyoruz.

İnsanlar insanlar tarafından öldürüldüğünde, öldürülen insanların kötü, öldürenlerin de iyi insanlar olduğu gibi bir ayrım yapıyoruz. Cinayeti meşrulaştırmak için bir taraf diğer tarafı canavarlaştırıyor, onu insandan saymıyor.

Söz konusu  hayvanlarca olduğunda bu ayrım daha da netleşiyor; çünkü hayvan, insan değildir.

Bunların hepsi akıl dışı davranışlardır.

İstediğimiz intikamı alana dek daha kaç timsah öldürülmeli?

Öcümüzü alana dek daha kaç köpekbalığı katledilmeli?

İlkel, öce ve intikam almaya dayalı his ve davranışlarımızı bırakıp insanlar ve diğer  türler arasındaki ilişkilere yönelik mantıklı, akılcı ve şefkat içeren bir anlayışla hareket edebilmemiz için daha ne kadar zaman geçmeli?

Kendimize açık alınla “insan” diyebilmek için daha ne kadar bekleyeceğiz?

Çev. Cem

***************

Florida’daki olayın haberi:

ABD’nin Florida eyaletinde Disney World yakınlarındaki Seven Seas lagünün kenarında timsahın saldırısına uğrayan 2 yaşındaki çocuğın cesedinin bulunduğu bildirildi.

Olaydan saatler sonra dalgıç polisler, bölgede buldukları cesedin çocuğa ait olduğuna inandıklarını ifade etti. Ancak henüz kimliği resmi olarak teyit edilmedi.

Çocuk, lagün kenarında ailesiyle otururken timsah tarafından suya çekildi.

Bölge şerifi Jerry Demings, çocuğun adının Lane Graves olduğunu duyurdu.

Olayın ardından çocuğun cesedini bulmaya çalışan emniyet yetkililleri bölgedeki beş timsahı yakalayıp öldürdü. Yaklaşık 50 polisin katıldığı arama çalışmalarında deniz radarı (sonar) ekipmanları kullanıldı.

Olay Disney Grand Floridian Resort yakınında meydana geldi.

Bölgeye tatil yapmaya giden 3 çocuklu aile lagünün kenarında otururken, akşam saat 9.15’te bir timsah çocuğu suya çekti.

Disney yaptığı açıklamada “olaydan yıkıldıklarını” belirtti.

Timsahlar Florida’nın sulak alanlarının, bataklık ve lagünlerinin önemli bir parçası.

Eyalette 1948’den bu yana 22 kişi timsahlar nedeniyle hayatını kaybetti.

Haber :

http://www.bbc.com/turkce/haberler/2016/06/160615_disneyland_timsah_cocuk

 

Kaynak: https://hayvanozgurlugucevirileri.com/2016/06/19/hayvanlardan-intikam-almak/

BEYAZ PERDENİN PATİLERİ ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLARLA BULUŞTU

ozel cocuklar 5

Sponsorluğunu bir sigorta firmasının yaptığı, Yağmur Çocuklar Rehabilitasyon merkezinin özel gereksinimli çocukları; “Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filminin yıldızı “Bal ve Betty” isimli sevimli patiler ile buluştular.

ozel cocuklar 2

Sokak köpeklerinin dramını ve hayvan sevgisini konu alan  Filmin kahramanları olan köpekler çocuklar tarafından bol bol sevildiler.  Bir süre köpekleri seven çocuklar sonrasında filmi izlemek için sinema salonuna geçtiler. Çocukların beklenenin aksine çıt çıkarmadan filmi izlemesi öğretmenlerini şaşırttı.

Daha önce Samsun Bafra’da yapılan galaya 10 özel gereksinimli çocukları davet ettiğini söyleyen yönetmen Fedai Çakır; “Bafra galamıza özellikle 10 tane özel çocuğumuzu davet ettik.  En arka tarafa oturan bu çocuklarımızın gala gösterimi sırasında özellikle film de rol alan köpekler ve çocuklarla beyaz perde üzerinden iletişime geçtiğine şahitlik ettim. Bu gün burada bir özel gösterim yaptık. Öğrenim bozukluğu olan ve dikkatini toplamakta güçlük çeken bu çocukların çıt çıkarmadan filmi baştan sonuna kadar izlemesi hem öğretmenlerini hem de beni şaşırttı. Bir kez daha anladım ki, hayvanlara dokunmak, onlarla beraber olmak ve hayvan sevgisinin yapamayacağı bir şey yokmuş. Bu gün burada bu çocuklara köpekelrimiz sevgileri ile dokundu ve bu çocuklar bu sevgiyi sonuna kadar sol yanlarına aldılar”

Bu gün vizyondan kalkacak olan film’in Milli Eğitim Bakanlığı tarafından tavsiye edildiği, söyleyen Çakır;  “Bu öğretim yılında yeterince öğrencilerimize ulaşamadık, okulların kapanmasına denk geldik. 2017 öğretim yılın da bütün ülke genelinde okullarda ücretsiz oynatılması için çalışmalarımız devam ediyor, sponsorluk için büyük kuruluşların ilgi beklemekteyiz. Bu sevgiyi daha fazla çocuklarımıza ulaştırmalıyız.” Dedi.

İstanbul’un ilk rehabilitasyon merkezlerinden olan Yağmur Çocuklar Rehabilitasyon merkezlerinin kurucusu Adnan Çakır; “Daha önceden merkezlerimize Golden cinsi köpekleri olan bir dernekten destek almış terapi amaçlı köpekler ile çocukları bir araya getirmiştik. Bu gün burada bu film ile  bir kez daha anladık ki köpeklerin çocuklar üzerinde çok etkisi bulunuyor. Kurum olarak sosyal sorumluluk projelerine sıcak bakmaktayız, bu gün velilerimiz, öğretmenlerimiz ve çocuklarımızla burada olmaktan mutluyuz. Sokak köpeklerini çok sevdik” dedi.

ozel cocuklar 3

“Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filminin oyunculardan Göknur Paslı, Haydar Dulkadiroğlu ,Yönetmen yardımcısı Doğuşhan Çakır ve Yönetmen Fedai Çakır film arasın da çocuklarla köpekler hakkında sohbet ettiler.

Çekimleri Samsun’un Bafra ilçesinde yapılan film, sokaktan alınıp sahiplenilen iki köpeğin yaşamını, bu köpeklerin, kendilerini sahiplenen üç kardeşle ve mahalledeki diğer çocuklarla ilişkilerini konu ediniyor.

Yapımcılığını Adil Elmas’ın yaptığı, filmin yönetmen koltuğun da Fedai Çakır bulunmaktadır. Sinem Göz, Yiğit Türken, Esila Sönmez’in çocuk oyuncu olarak yer aldığı filmde, yetişkin rollerini ise Toygun Ateş, Göknur Paslı ve Yeliz Ateş üstleniyor.

ozel çocuklar 1

ÜÇ YUMURTANIN İKİSİ

yumurta

Başka toplumlara benzemez biz Türk aile yapısı. Bizler de erkek eğemem olan yapı erkek çocuklar için doğduğu andan itibaren bir ayrıcalık getirir.

Kendim den örnek vermem gerekirse evin en küçük çocuğu ve bide erkek olmam nedeniyle rahmetli annemim, babamın gözdesi olarak yetiştim. Gözdesi derken şımartılan çocuğu yani.

Sofram istediğim saatte hep hazırlandı, yatağım annem yada ablalarım tarafından toplandı, çamaşırlarım yıkandı ütülendi, bir erkek çocuk olarak bana düşen ise daima hayatı keyfince yaşamak kaldı.

Sonra bir kadın ile hayatımı birleştirdim, o kadına sırtımı dayadım, yine yemek yapmayı bilmeyen ben, çamaşır yıkamaz, ütü yapmaz,  ev toplamaz, dağınık erkek bir adam olarak uzun süre evli kaldım.

Aslında itiraf etmeliyim eşim biraz şanslıydı, askerliğin verdiği bazı şeyleri öğrenmiştim, ütü yapmak temizlik gibi ama evde bir kadın varken genel olarak erkek yetişme kültürü olarak pek yaptığım söylenemez di tabi.

Günlerden Temmuz ayı idi ve ben boşanmaya karar vermiştim.

Kararımı aldım ve uyguladım.

Dışarıdan yemek yemeye ne bütçe dayanıyor nede devamlı olarak yemek yeniliyordu, üç yumurtanın ikisini tavaya tutturamadığım o günlerden sonra yemek yapmayı öğrenmiştim, çamaşır makinesine uzun uzun baktıktan sonra eve temizliğe gelen kadını arayıp bu makine nasıl çalışır sorusu ile çamaşır yıkamasını da öğrenmiştim, ütü de yapıyordum ama hala alışamadığım evi baştan aşağı dip köşe temizlemek bana en zor geleniydi.

İnsanın erkek olması ile değil yapmak istemesiyle alakalıymış hayatta ki bazı şeyler. Birde kedim Cahnel benimle kalmıştı.

O tembel, iş bilmez hımbıl adam olmaz yapıdan tam bir ev erkeğine dönen ben, kedim ile beraber tam bir anne moduna girmiştim.

Kendim için harcayamadığım son paramı kedimin aşıları, mamaları için harcar,  gidilen tatiller kedimin bunalıma girmesi nedeniyle yarılarda kesilir, bir karar verilirken önce kedim ne olacak diye planlar yapılır, kendi kıçını toplayamayan ben onun kumunu temizler suyunu mamasını devamlı kontrol eder hale gelmiştim.

İşte bunların hepsinin tek suçlusu vardı: SEVMEK

Çocuğu gibi seviyor evde ki o kediyi insan. Sevmek ise o insana her şeyi yaptırıyor. Sevince onun pisliği de gözünüze batmıyor, sevdiniz mi onun verdiği zararlarda sizi kızdırmıyor, öfkelendirmiyor, sevdiniz mi onun için yaptığınız fedakarlıklarda gözünüze batmıyor.

Küçücük bir kedi bize anlatır ki, yaşamın, aile olmanın en güzel yanı SEVMEK. Sevmek; Karşılıksız, özveri ile sevmek, yardımlaşma ile bir arada yaşamak, fedakarlıklarla yaşamak, ortak yaşam alanı kurmak AİLE olmanın temelini oluşturuyor.

Tabi ki saygı da.

Kedi babası.

 

Fedai Çakır

12 Haziran 2016, İstanbul

 

YÖNETMEN FEDAİ ÇAKIR’A ÇEVREYE KARŞI DUYARLILIK PLAKETİ VERİLDİ

fedai cakir plaket

“Sokak Köpekleri Bal ile Betty” filmi ile gündeme gelen Yazar – Yönetmen Fedai Çakır, Filmin çekimlerini tamamladığı Bafra’da Dünya Çevre haftası nedeniyle bir plaket ile ödüllendirildi.

 

Bafra Kaymakamlığı tarafından Bafra için yaptığı çalışmalar, çevre ile ilgili yazdığı makaleler ve  yaşamında çevre, doğa, hayvanlara karşı gösterdiği duyarlılıktan dolayı bu plakete layık görüldü.

 

Bafra Kaymakamı Halis Arslan ve Bafra Belediye Başkanı Zihni Şahin’den plaketi alan yönetmen Fedai Çakır, tören alanını dolduran çocuklara  hitaben yaptığı konuşmada “Çocuklar ben sizlerin yaşındayken tüü der sakızları yere atardım, eminim ki sizlerin içinde de bunu yapanlarınız vardır. Kuş cennetine sahip olan Bafra’nın çocuklarına sakızın kuşlara için zararlı olduğunu” anlattı.

 

Sokak Köpekleri Bal ile Betty filminin vizyona girdiğini, Bafra’nın çocuklarının da filmi izlemeye akın akın gittiğini vurgulayan çakır, Bafra halkına teşekkür edip bu plakete kendisini layık gördükleri için gurur duyduğunu söyledi.